Yeni düzenleme psikoloji hizmetini klinik psikoloji ile
sınırlandırıyor, psikolojiyle ilgili başka bir tanım içermiyor. Bundan ötürü,
birçok yeni üniversitede özensizce sunulan pahalı programlarla klinik psikoloji
yüksek lisansı verilir oldu, hatta bazı üniversitelerde bu eğitime öncelikle gelir
kaynağı gözüyle bakılır oldu. Lisans eğitiminin değeri teslim edilmiyor.
Buraya kadar doğru anladığım kanısındayım.
Aşağıya, ruh sağlığıyla, psikolojiyle psikolojik danışmanlık
ve rehberlikle ilgili herkesin bu hak arama girişimi bağlamında tekrar
düşünmesi gereken soruları yazdım. Kendi görüşlerimi de ekledim. Cevaplarda uyuşma oranı ne olur, bilmiyorum.
Yalnız, haksızlığa uğrayanın, yanlışı düzeltmeye kalkışanın isyanı ile meslek
şovenizmi arasındaki çizgi ince, onu iyi biliyorum: Yıllar önce Türkiye
Psikiyatri Derneği ile Türk Psikologlar Derneği’nin en etkin görevleri aldıkları Ruh
Sağlığı Platformu işe bir Ruh Sağlığı Yasası lazım diye başlamış, ama kısa süre
sonra birbirlerinin yanlışlarını düzeltmeye kalktıklarından dayanışma bitmiş, iki
dernek düpedüz birbirine düşmüştü. (Aşağıda ayrıntı var, ama link arayamadım şimdi.)
Sorularım, görüşlerim aşağıda, birlikte.
1. Klinik psikolojiye özel önem atfedilmesinde (yeni
düzenlemenin biçimlenmesinde) rol oynayan etmenler nelerdir?
2. Psikoloji lisansı olanlar arasında bu konuda görüş
birliği var mıdır?
3. Bu dalı değerli kılan sadece yeni düzenleme olmasa gerek;
çünkü klinik psikoloji, bildim bileli en saygın yüksek lisans programıdır. (Bunun
biçimlenmesinde “klinik vaka” ile ilgilenmeye atfedilen değerin etkisi olsa
gerek, ama önemli olan orası değil, geçiyorum.)
4. Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği’nin (TODAP) hedefleri
görüşleri Türk Psikologlar Derneği’ninkilerden farklı mıdır? TODAP’ın görüşleri
hedefleri Türk Psikologlar Derneği’nce aynen benimsenmiyorsa bunlar hangileridir?
5. Psikoloji eğitimine ve lisans eğitimi olanların hak ve
görevlerine odaklanan bir STK’nın buna toplumsal dayanışma vurgusunu neden eklediğini
anlamıyorum. Doğrudan kurulacak bir ilgi var da ben anlamadıysam, biri
anlatırsa tekrar düşünürüm. Hak aramak dayanışmanın ta kendisi değil
mi? Toplumun başka kesimleriyle dolaylı ilgisi olabilir elbet, ama herhangi bir
STK’ya kıyasla daha yakından değil.
5. Fizyoterapiyi diyet uzmanlığını icra etme hakkının
lisanta kazanılması, öncelikle bu mesleklerin niteliğine dolayısıyla eğitimlerinin
mecburen sahip olduğu özelliklere bağlı. Başka bir deyişle, bu konularda lisans
eğitimi veren fakülteler psikoloji bölümlerine göre meslek okullarına daha yakın
sayılır. Klinik psikolojinin yaygın kabul gören tanımını düşündüğümde, bunun iş
edinmeye yönelik yüksek lisansı elbet gerektirdiği düşüncesindeyim. Bu nedenle,
klinikçilik hakkı bakımından yapılan kıyaslamaya ne fizyoterapi uygundur ne de diyet
uzmanlığı. Yeni düzenleme psikoloji lisansını tanımıyor psikolojiden klinik
psikolojiyi anlıyor diye psikoloji lisansını klinik psikoloji eğitimi saymak ya
da psikoloji bölümlerini meslek okullarına dönüştürmek neden gereksin?
(Psikoloji lisansının ruh sağlığı hizmetindeki önemini 2006’da
TPD ile TPD ortak çalışmasını yürütürken, o zamanki Başkanlar Şahika Yüksel ve
Gonca Soygüt ile biz Dernek MYK üyeleri, birlikte hazırladığımız bir metinde
belirtmiştik; o görüşüm değişmedi. Kısa bir süre sonra Türkiye Psikiyatri
Derneği’nin yeni Görev Grubu bu konuda bizimkinden farklı bir tutumu benimsedi;
bunu eleştiren bir yazıyı kendi derneğimin üyelerine ve Görev Grubu’ndaki
arkadaşlarıma yazıyla bildirdim. Şimdiki girişimde etkinlik gösterenlerin bir
soluk alıp o metinleri okumalarını öneririm. Önemli değerli görüşler olduğuna
inandığımdan değil, tutarlılık için, konunun yeni olmadığını bildirmek vurgulamak
için.)
Bakanlık son bir yazı ile bu durumdan geri adım attı, özetle: "lisans mezunu psikologlar, klinik psikologun olmadığı yerlerde, psikiyatrist kontrolünde hasta görebilir, test yapabilir" gibi bir yazı geldi tüm hastanelere...
YanıtlaSil